KUBA MESCİDİ

Hiç yorum yok
     Peygamberimiz (s.a.s.)'in Hicret esnâsında binâ ettiği ve içinde ashabıyla birlikte namaz kıldığı, İslâm'da inşa edilmiş ilk mescid. İslâm'ın yükseliş devri arefesinde ve tam anlamıyla bir dönüm noktasında bina edildiği için önemli hatıralar taşır. Hicret yıllarında Kubâ küçük bir köyden ibaretti. Başlangıçta Medine'ye uzaklığı altı mil kadarken, Hicret'ten sonra yeni açılan ulaşım yolları ile gelişme göstermiş, Medine'nin de büyümesiyle aradaki mesâfe bugün kapanmıştır. Mekke'den Medine'ye hicret eden ilk muhâcirler Kubâ'ya vardıklarında orada Amr b. Avfoğullarının hurma kurutma yerini tesviye ederek, namaz kılmaya başladılar. İçlerinde Hz. Ömer (r.a.)'in de bulunduğu bu ilk muhacirlere en güzel Kur'an okuyanları olan Ebû Huzeyfe'nin azadlısı Sâlim imamlık yapıyordu. Peygamberimiz (s.a.v.), Kubâ'ya Rebîulevvel ayının ortalarında bir pazartesi günü ulaştı. Orada, Amr b. Avfoğullarının yurdunda onların himâyesinde bulunan Külsüm b. Hidm'in evinde bir müddet misâfir oldu.Peygamberimz (s.a.v.) burada on küsür gece kalmistir. Peygamberimiz (s.a.v), ilk muhacirlerin namaz kıldığı Külsüm b. Hidm'in hurma harmanındaki sahayı genişleterek Kubâ Mescidi'ni bina etti. Mescid kare şeklindeydi ve ebadları yaklaşık 32X32 m idi. Peygamberimiz  (s.a.v), Kubâlılardan taş getirmelerini istemiş, onlardan birini alıp kıble tarafına koyarak, Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Hz.Ömer (r.a)'in de aynı şekilde sırayla taş koymalarını emir buyurmuştu. Mescid'in yapımında en büyük gayreti Ammar b. Yâsir göstermiştir. Bu bakımdan kendisi için "İslâm'da ilk mescid bina edendir" denilmiştir.Hz. Abdullah b. Revâha (r.a.)`da hem çalışıp, hem şiir söylüyor, mü'minlerin yorgunluklarını hafifletiyordu Medine’de münâfıklar, İslâm aleyhindeki faâliyetlerini açıkça ve rahatça yapamadıkları için İslâm devletinin takibinden kendilerini koruyacak, gizli çalışmalarını yürütmeye elverişli bir merkeze ihtiyaç duyuyorlardı. Aslen Medine’li olduğu halde, Peygambermiz (s.a.v.)’in Medine’ye hicret etmesi üzerine İslâm’a ve Peygambermiz (s.a.v.)’e düşmanlığı ve hışmı dolayısıyla önce Mekke’ye, daha sonra da Bizans ülkelerine giden Ebû Âmir er-Râhib/el-Fâsık (Peygamberimiz (s.a.v.), onun er-Râhib lakabını el-Fâsık şeklinde değiştirmiştir) irtibatlı bulunduğu Medine’deki münâfıklara mescid şeklinde bir merkez kurmaları tavsiye ve tahrikinde bulundu.
     Bunun üzerine münâfıklar,Hicri 9 Miladi 630 senesinde Medine’de Sâlim bin Avf oğullarının bölgesinde Kubâ Mescidi’ne yakın bir yerde sözde bir mescid inşâ ettiler. Bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v.)’e mürâcaatla içlerinden yaşlıların ve özür sahiplerinin devamlı merkezdeki Medine Mescidine gelemediklerini, bazen yağmurlu ve soğuk günlerde kendilerinin de cemaate katılamadıklarını, bu sebeple kendi bölgelerinde namazı cemaatle kılabilmek üzere bir mescid inşâ ettiklerini belirterek, mescidlerine gelip namaz kıldırmasını ve böylece bu mescidin açılışını yaparak resmen tanınmasını istediler. Bu sırada Peygamberimiz (s.a.v.), Tebük Gazvesi’nin hazırlıkları ile son derece meşguldü ve sefere çıkmak üzere idi. Bu sebeple kendisine müracaat edenlere, ancak seferden döndükten sonra mescidlerine gelebileceğini belirtti.
  
   Tebük Seferi dönüşünde Zû Evan denilen mevkide konaklayan Peygamberimiz (s.a.v.)`in yanına gelerek yaptıkları mescidde namaz kılmaya davet ettiler.Peygamberimiz (s.a.v), dâvete icabet etmeye hazırlanırken Allah (c.c.) tarafından uyarıldı ve bundan vazgeçti ve su ayeti kerimeler indi."Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü'minlerin arasını açmak ve önceden Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir mescid yapanlar da var. "İyilikten başka bir niyetimiz yoktu " diye de yemin edecekler. Halbuki Allah onların yalan söylediklerine şâhitlik eder. Orada asla namaza durma. Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever" (Tevbe suresi ayet 107-108). Ayette geçen "Takva Mescidi" hicretle beraber ilk bina edilen Kuba mescididir.
Peygamberimiz (s.a.v.), Medine’ye dönünce, gerçek mâhiyeti konusunda Allah (c.c.) tarafindan yukaridaki ayetlerle  bilgilendirildiği,  Dırar Mescidini, görevlendirdiği birkaç sahâbe vâsıtasıyla yaktırarak ortadan kaldırdı. Böylece münâfıkların belli bir merkezde üslenerek faâliyette bulunmalarına fırsat vermedi. Bu sözde mescidin yakılması eylemi, İslâm toplumunun birliğini bozmaya yönelik faâliyetlere hiçbir şekilde izin verilmeyeceğine dair bir kanıtıdır. Bu olay ayrıca İslâm düşmanlarının hâince amaçları için İslâm’ın temel kurumlarını bile kullanmaktan çekinmeyecekleri konusunda müslümanlara yapılan bir uyarı niteliği taşımaktadır.

    Kubâ Mescidi Peygamberimiz (s.a.v)'in, düzenli olarak Cumartesi günleri, zaman zaman da Pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirdiği bir mesciddi. Oraya bazen binekli olarak bazen yaya gider ve namaz kılardı. Bir hadîs-i şeriflerinde bunu müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyururlar: "Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ Mescidine gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır" ( Tirmîzi, Sâlat, 242).

     Mescid-i Nebevî ve Medine'deki dokuz mescid gibi Kubâ Mescidinde de eğitim ve öğretim devam etmekte
idi. Peygamberimiz (s.a.v.) buraya her gelişlerinde buna nezâret ederdi Hz. Ömer (r.a.) halifeliğinde pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyaret eder, Kubâ çok uzak bir yerde  olsaydı devesini oraya ulaşmak için yine süreceğini ifade ederdi.  Ashâb-ı Kiramdan Sa'd el-Kurazi buranın müezzinliğini yapmaktaydı.
Hz.Bilâl-i Habeşi (r.a.)'nin Peygamberimiz (s.a.v.) 'in vefatı üzerine üzüntüsünden Mescidi Nebevî'nin müezzinliğini bırakması üzerine Sa'd orada görev yapmaya başladı. Kubâ Mescidi Hz. Osman (r.a.) ve Ömer b. Abdülaziz tarafından genişletildi. Daha sonra bir çok defa tamirat görüp yenilendi.1829  yılında Sultan II.

Mahmud tarafından imar edilen tek minareli ve düz tavanlı Mescid, Suudî Arabistan hükümeti tarafından yıkılıp kubbeli ve dört minareli olarak büyütülerek yenilenmiş ve zamanimizdaki seklini almistir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Blog Arşivi